Tuğçe Durak'ın Kapadokya Makyajı

Her sene en az iki kere gittiğim, benim için Türkiye’nin açık ara en etkileyici yeri Kapadokya’dayım!

Cuma akşamı iş çıkışı uçağa atlayıp Kayseri havalimanına inişimi yaptıktan sonra, kiraladığımız arabayla otelimize doğru yola çıktık. Turla gelmediysen, araba kiralamak en mantıklısı. Eğer tam anlamıyla bir Kapadokya deneyimi yaşamak istiyorsan da, eski insanların Kapadokya’da yaşadığı gibi, mağaraların içinde konaklaman gerek. Bu yüzden otelini mutlaka “Cave Hotel” denilen, kültürel miraslar korunarak restore edilmiş taş otelleri tercih etmelisin. Tabi ki hafta sonu geldiğin için de yoğun bir program seni bekliyor olacak. Cuma akşamı Kapadokya’ya varır varmaz ünlü testi kebabını mideye indirerek yapılacaklar listeme bir tik attıktan sonra (tavsiyem Dibek Restoran, testi kebabı için önceden aramanız şart), Asurluların zamanında bu topraklarda yaptığı gibi mağaramda güzel bir uykuya yattım. Çünkü sabah 5’te uyanıp hazırlanmam gerek! Neden mi? Çünkü balon turu için beni sabah 6’da mağaramdan alacaklar…

Normalde sabah insanı ya da uyandığında etrafa gülücükler saçan bir insan değilim. Bu sırıtışımın sebebi, çok heyecanlı aktivitelere uyanmış olmam. Bugün gün doğumunda balon uçuşu, tüm şehri tepeden gören Üçhisar kalesine terli bir tırmanış ve Hititlerin yaptığı yer altı şehirlerinde “Klostrofobim var mı?” testini tamamlayacağım.

Instagram hesabım için en güzel fotoğrafları çekeceğim bu maceraya çıkmadan önce nasıl hazırlandım, sahne arkasına geçelim… İnce yapısına rağmen kapatıcılığı gayet başarılı olan, hem cildimi nefes aldıracak hem de gün boyu yaptığım tüm anormal aktivitelerde beni sırtımdan bıçaklamayacak bir fondöten kullanacağım. L’Oreal Paris Infaillible 24H Fondöten’in 145 Beige Rose tonunu, yüzüme nokta nokta dokundurduktan sonra fırça yardımıyla her yere eşit şekilde yedirerek uyguluyorum. Terlemeye, suya, bulaşmaya 24 saat dayanıklı olduğu için yer altı şehirlerine inerken ya da kaleye tırmanırken dökeceğim teri, güneşte çok sıcak gölgede buz gibi olan hava yüzünden giyip çıkartacağım beyaz kazağıma bulaşmayarak günümü büyük ölçüce kurtaracak. Tabi bu sırada porselen gibi gözükmemi sağlaması dışında…

İç Anadolu’muzun coğrafi yapısında kamufle olmak için toprak tonlarından gideceğim. Bunun için NYX  Professional Makeup’ın Away We Glow Illuminating Powder’ın Shimmer Thrill rengini kullanacağım. Yukarıdaki kahveye yakın tonuyla elmacık kemiklerimin altına fırçayla kontur yaptım. Aynısını kalkık göstermesi için burnumun ucuna ve kenarlarına da uyguladım. Daha sonra allık fırçasını tüm renklerin üstünde döndürerek, yanaklarıma belli belirsiz bir bronzluk vermek için ikişer pıt uyguladım.

Yine NYX Professional Makeup’ın taşıması kolay, benim seyahat dostu olarak adlandırdığım Dose Of Dew Face Gloss’u elmacık kemiklerime, burnumun ucuna ve daha çıkık durmaları için dudak kenarlarıma uyguladım. Stick highlighterların en sevdiğim yanı, kalem gibi kullanarak çok kolay bir şekilde uygulayabiliyor olmak. Tek bir sürüşle şuan elmacık kemiklerim geleceğimden daha parlak…

Gelelim içimdeki sürrealist ressamı çıkardığım bölüme… Kapadokya’da çömlek yapımının meşhur olduğunu, Instagram’da paylaşılan “Hayalet” filminin amatör taklitlerinden ya da yanlış yöne doğru uzayıp giden çömleklerle yapılan bel altı şakalardan biliyorsundur. Fakat bunun asıl nedeni, Kızılırmak’ın topladığı kızıl toprakları ırmak kenarında biriktirmesi ve böylece resmen coğrafyanın halkına “Sana bedava kendinden renkli kil veriyorum, çömlek sanatçısı olmaktan başka şansın yok” demesi. Peri bacaları ise volkanik patlamalar sayesinde şekillenmiş, işlemesi, delmesi çok kolay olan dev taşlar. Doğa ana Kapadokya’da sanatı desteklemek için epey torpil geçmiş. Ben de gelmişken bu sanatın bir parçası olmak istiyorum. Kızıl ve toprak renklerinden gitmeye karar verdim. L’Oreal Paris La Petite Palette Nudist’i kullanacağım. Yukarıdaki ilk rengi far fırçasıyla kaşlarımın altına, aydınlatması için ince bir çizgi olarak çektim. Hemen altındaki parlak sarı tonu, tüm göz kapağıma baz far olarak uyguladım. Daha sonra asıl hedefim kızıl rengi, göz kapağımın sonuna daha yoğun olarak, biraz daha içlere ve kaşıma doğru yayarak, kuyruk gibi dağıttım. En alttaki daha koyu bir altın rengi gibi gözüken rengi ise son dokunuş olarak, göz kapağımın tam ortasına, kirpiğimle birleşen yere uyguladım. Şu an üç farklı renk geçişi varmış gibi oldu. Kapadokya’nın bir bayrağı yapılacak olsaydı kesinlikle bu tasarımla seçmelere katılırdım…

Aslında eyeliner sürmekten vazgeçmiştim fakat aklıma doğa ananın geçtiği bir jest daha geldi. Kapadokya’nın taklacı güvercinleri meşhur. Ne alaka dediğinizi duyar gibiyim.. Peri bacalarına yapılmış bolca güvercin evi ve etraflarında siyah üçgen, kare gibi motifler göreceksiniz. O kadar çok güvercin varmış ki, güvercin dışkılarıyla ne yapacaklarını bilemeyip sanata yönelmişler… Güvercinliklerin etrafına çizdikleri siyah motifler kaygan olduğu için hem sansarları ayaklarını kaydırıp güvercinlerin evlerine tırmanmalarını engellemiş hem de bunu motiflerle yaparak duvar sanatını ilerletmişler. Ben de doğa ananın bana bahşettiği siyah Maybelline New York Hyper Precise All Day Eyeliner’ı kullanarak kendi sanatımı icra etmeye karar verdim. Hayır Kapadokyalılara geçilen torpili kıskanmıyorum. Ben de bu eyelinerın ince fırçası sayesinde güzel kuyruk çekme sanatçısı olduğumu söyleyebilirim. Belki sansarları uzak tutmuyor ama eşit çekilemeyen eyeliner dramını uzak tuttuğu kesin…

Toprak renklerine çok battığım için biraz gün doğumunun aydınlığına ihtiyacım olduğunu düşündüm. Aynı zamanda gözlerimi büyütüp daha parlak gözükmesini sağlayacağım. Bunun için Maybelline New York Masterdrama Lightliner’ın 40 Mattelight Beige rengini gözümün içine çektim. Eğer benim gibi göz aydınlatıcı kalemleri kullanmayı seven varsa kesinlikle bunu öneriyorum. Bende 4 rengi falan var, hem ruj gibi çevirip sürebildiğin için göz kalemleri gibi kırılmıyor, yapısı yumuşak böylece uygularken gözümü acıtmıyor, dağılıp gözüme kaçmıyor ve diğer göz aydınlatıcılar gibi çiğ bir renk vermiyor.

Gözümle ilgili bitmemiş son bir işim kaldı. O da tahmin edersiniz ki, maskara… Maybelline New York Big Shot Daring Black’i içte ve dışta kalan en küçük kirpiklerime kadar uyguladım. Çok hacimli bir maskara olduğu için tek sürüş yetiyor. Eğer gece çıkacaksam ya da eyeliner sürmemişsem ikinci katı da sürerek kirpiklerimi kaşıma kadar değdirmeyi tercih ediyorum fakat Göreme buna hazır mı? Sanmıyorum. Bunun yerine bu sefer alt kirpiklerime de uyguladım. Ve voila!

Kapadokya’nın atası Asurlular’sa, nude rujların atası da benim için L’Oreal Paris Color Riche Matte 652 Stone. Nude diye nicelerine sarıldık ama gerçek nude bu işte. Soğuktan dudakların donmuş gibi donuk bir rengi ya da tam tersine ten rengiyle alakası olmayan pembemsi bir tonu yok. Gerçek nude budur arkadaşlar. Not alalım.

Son olarak, tüm terleme olasılıklarına ek olarak balon uçuşunda maruz kalacağım rüzgar ve toz zerreleri için bu sanat eseri makyajımı koruma altına almam lazım. Sabahın 5’inden akşam 10’a kadar tüm bu doğa şartlarına dayanması için dualardan fazlasına ihtiyacım var. Urban Decay All Nighter makyaj sabitleyici spreyim burada devreye girecek. 16 saat boyunca makyajı suratına sabitliyor. İçinde parafen ve yağ yok. Çok ince bir yapısı var, yüzü germiyor. Çok sık makyaj sabitleyici kullanan biri değilim ama kullandığım zaman tek tercihim bu.

Balon turu, yer altı şehirlerinde oksijen kayıplı maceralar ve nihayet güneş batmadan öğleden sonra 4’te Üçhisar Kalesi’ne tırmanıp şehri izledim. Makyajımı yapmamın üzerinden 11 saat geçti. Şehrin en yüksek noktasında ben ve makyajım hala aynı durumdayız!